Herkese
merhaba! Mutluluk podkastına hoşgeldiniz. Ben Ayfer.
Hazırladığım
bu podkastın konusu mutlu olmanın yolları ile ilgili. Peki, mutlu olup
olmadığımızı nasıl bilebiliriz?
İlk
duyduğumuzda bu saçma bir soru gibi görünebilir ancak bugün mutluluğun ne olduğunu
ve mutlu olup olmadığımızı nasıl bilebileceğimizi keşfedeceğiz. Eminim ki
hepimiz mutlu olduğunu söyleyen insanlarla karşılaşmışız ve onların hayatlarına
ve diğer insanlara nasıl davrandıklarını gördüğümüzde mutlu olmadıklarını
düşünmüşüzdür. Evet bu kişiler mutlu olduklarını söylüyorlar, ama bu insanlar
hiç de mutluya benzemiyorlar.
Ancak,
bunun diğer insanları yargılamakla ilgili olmasını istemiyorum. Bu kesinlikle
mutluluğa giden yol değil. Ancak mutlu olmakla mutlu olmamak arasındaki farkı
tarif etmeye çalışıyorum.
Çalıştığım
dönemlerin birinde çok farklı insanla çalışma şansım oldu. Onlarla görüşmeler
yapıyor ve geçmişleriyle ilgili bilgi topluyordum. Neden burada olduklarını ve
hangi konuda ayrdıma ihtiyaçları olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bu deneyim
benim için gerçekten aydınlatıcı olmuştu. Her biri benimle hikayelerini
paylaşıyordu ve paylaştıkları hikayeler karanlıktı. Kimi sokakta yaşıyordu
evsizdi, kimisi hapishaneden yeni çıkmıştı veya alkolik ya da uyuşturucusu
bağımlısıydılar. Özellikle içinde bulunduğumuz sosyal hayat düşünüldüğünde
hayatlarının en dip noktasına vurmuşlardı. Bu kişilerin pişmanlıklarla dolu
olduklarını ya da çok üzgün olduklarını düşünürdüm. Şimdiye kadar tırnak içinde
söylüyorum daha normal insanlarla görüşmüştüm. Ve bu kişiler bir şeylerin
istediği gibi gitmemesine sebep olan nedenlerle geliyorlardı. Yaptıkları
şeylerin veya davranışlarına sahip çıkmıyor, bunun sorumluluğunu almıyorlardı.
Ancak bu bahsettiğim dönemde görüşmeler yaptığım kişilerin de orada bulunmak için
oldukça geçerli sebepleri vardı. Buna bahane demek istemiyorum ancak hepsinin
hayatlarının bu şekilde gitmesine yol açan sebepleri vardı. Ve yine benzer bir
şekilde bu kişiler de davranışlarının sorumluluğunu almıyorlardı. Onlar
ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarını düşünüyorlardı. Bu deneyimle beraber
zaman içerisinde şunu öğrendim: Hepimiz her şeyin yolunda gittiğine, mutlu
olduğumuza ya da hayatın sadece iyi gittiğine dair kendimizi kandırma yeteneği
var. Aslında insanların bir şeylerin nasıl gittiğini her zaman doğru şekilde
değerlendiremediğini gördüğüm.
Bu
yüzden bugün dürüstçe kendimize soracağız: Biz mutlu muyuz? Ben mutlu muyum? Ve
bu değerlendirme yaparken dikkat edilmesi gereken iki kilit faktör var. Bunun
ilki bağımlılıklar: Eğer bir şeye bağımlıysak, ne kadar mutlu olduğumuzu ya da
olmadığımızı bilmenin bir yolu yok. Bu tıpkı fiziksel acı gibi. Eğer inanılmaz
bir acınız varsa ve yeteri kadar morfin alırsanız tıpkı profesyonel futbolcular
gibi acıdan kurtulup oyuna geri dönebilirsiniz. Bu süreçte bu oyun bitene kadar
tabii eğer daha fazla morfin almazsanız acısız oyununuzu oynayabilirsiniz.
Duygularda tıpkı böyle.. Birçok insan duygusal ağrı kesicilere ve
bağımlılıklara yöneliyor. Bunun sonucunda da aslında nasıl hissettiklerine dair
hiçbir fikirleri olmuyor. Mutlaka karşılaşmışsınızdır, alkollerini ya da
uyuşturucularını aldıkları müddetçe birçok kişi iyi hissedecektir. Ne kadar
kötü deneyimler yaşarsa yaşasınlar kendilerini tırnak içinde söylüyorum ‘iyi’
hissedecekler. Ancak tabii ki bu insanlar mutlu değiller ve genelde bu kişiler
için üzülürüz. Peki bu bizim için de geçerli mi?
Akşam
eve geldiğimiz bir kadeh şarap içmeye ihtiyaç duyuyor muyuz? Veya günde dört
beş saatimizi televizyon seyrederek ve düşüncelerimizden kurtulmak için harcıyor
muyuz? Depresyonda olduğumuz ve daha iyi hissetmek istediğimiz için doktora
gidip ilaç kullanma ihtiyacı duyuyor muyuz? Eğer öyleyse, mutlu olup
olmadığımızı tam olarak değerlendiremeyiz. Çünkü tüm bu ağrı kesiciler bizim
gerçek duygularımızı maskeliyor.
Bu
konuda önerebileceğim şöyle bir şey var: Kısa bir inzivaya çekilin . Herkesten
uzak olduğunuz, yanınızda kitap ya da
telefon gibi bir şey götürmediğiniz bir geri çekilme olsun. Ve günde bir kez
kısa süreliğine de olsa bunu yapmaya çalışın. Ve yanınızda hiçbir şey olmadan
nasıl odluğunuza/nasıl hissettiğinize bakın. Eğer iyi değilseniz, kendinizi
kötü hissediyorsanız bu bağımlılığınız olduğu ve tam anlamıyla mutlu
olmadığınız anlamına gelir. Eğer bir şeye ihtiyacınız varsa, bu eşiniz
olabilir, çocuklarınız olabilir, spor olabilir ya da işiniz olabilir. Yani
sahip olmak zorunda olduğunuzu yoksa mutsuz olacağınızı düşündüğünüz her ne
varsa bu sizin bağlılıklarınızdır. Ve bir şeye böyle bağlıysanız, mutlu
olabileceğiniz en en üst seviyede mutlu olma imkanınız olmayacaktır. Tüm bunlar
kafanızı kurcalamış olabilir. Çünü bir insann birbirinden farklı bir çok
bağlığı ya da bağımlılıkları var.
Bir
başka bağlılık ise inançlarımız olabilir. Bazen inandığımız şeye mutlu olmamak
pahasına inanmaya devam ederiz. Şöyle düşünebiliriz. ‘Bu hayatta mutsuzum ancak
gelecek hayatımda mutlu olacağım. Bu yüzden şu an mutsuz olmamın hiçbir önemi
yok.’ Bu tarz bir düşünce veya yaklaşım terörizm gibi berbat olaylara dahi yol
açabilir. Bu tabii ki ekstrem bir durum gibi görünebilir bizim için ancak en
iyi ihtimalle bizim olduğumuz yerde kalmamıza sebep olabiliriz. Çünkü
ideolojimize düşüncemze o kadar bağlanırız ki mutlu olmamızın bir önemi yoktur
veya mutlu olmaya çalışmayız bile. Dolayısıyla düşüncelerimize inançlarımıza da
körü körüne bağlanmak ve bağımlı olmak bize yardımcı olmayacaktır. Bu sadece
dini inanç olmak zorunda değil, bu mutluluğu ertelemek ile ilgili. ‘bir gün
mutlu olacağım elbette’ gibi bir inançta olabilir.
Diyelim
ki mutlu olmaya istekliyiz. Bunu nasıl başarabiliriz ya da nasıl mutlu
olduğumuzdan nasıl emin olabiliriz. Yani kendimizi kandırmadan nasıl gerçek
anlamda mutlu olabiliriz. Bunun için yapmamız gereken en önemli şeylerden bir
tanesi bağımlılıklarımızda kurtulmaktır. Ancak, bazıları o kadar belirsiz ki bu
şeylere bağımlı olduğumuzun farkında bile olmayabiliriz.
Mutlu
olup olmadığımızı nasıl bilebilirizin cevabıysa şu: Ne olursa olsun, başımıza
ne gelirse gelsin eğer huzurluysak bu mutlu olduğumuz anlamına da gelir.
İşimizi kaybedersek, sevdiklerimiz hasta olursa ne olursa olsun, ben hiçbir
şeye bağımlı değilim ve ben huzurluyum diyebilmemiz mutlu olduğumuz anlamına
gelir.
Gün
boyunca belli başlı şeyleri yapmadığınızda kendinizi gözlemleyin. Nasıl
hissettiğinize bakın ve eğer bir değişiklik fark ederseniz bu değişikliğe nasıl
tepki verdiğinizi gözlemleyin. Kısacası mutlu olup olmadığımızı anlamak çok da
zor değil. Kendinize sadece ben huzurlu muyum? Diye sorun. Zihnim sakin sessiz
mi? Hayatımın tadını çıkarabiliyor iyi zaman geçirebiliyor muyum?
Hayatı
bir ziyafet olarak düşünün. Çok açsınız, odaya giriyorsunuz ve karşınızda çeşit
çeşit bir sürü yiyecek var. Karşınızda çok fazla seçenek var. Hayatta böyle.
Hayat değişiyor ve biz hayatla beraber aktığımız, onun tadını çıkarttığımız ve
hayatı kabul ettiğimiz ve hayatın bize getirdikleri ne olursa olsun, onları
kabul ettiğimiz müddetçe mutlu olabiliriz. Her podkastta söylediğim gibi hayat
var olanı kabul etmek ve var olanı sevmekle ilgili. Hayat değişkendir.
Kendinizi sürekli mutsuz hissediyorsanız kendinize dönüp bakın ve neyi
değiştirmem gerekiyor diye kendinize sorun. Hangi bağımlılığğım bağlılığım
üzerine çalışmam gerekiyor. Sürekli ve sabit bir şekilde mutlu olmak mümkün. Bu
çalışma gerektiriyor. Bu podkastta bununla ilgili: Mutlu ve huzurlu bir hayatı
yaşamayı öğrenmekle ilgili. Hayatla beraber akmak çok önemli, hayatla beraber
ve hatta türbülanslarla beraber akmak çok önemli.
Özetle,bağımlılıklarınızdan
kurtulun özellikle sizin için zararlı olanlardan başlayın. Diğer kişileriyse
yargılamayın kendinize bakın ve kendinizle ilgilenin. Bunlardan kurtulduğunuzda
kendinize tekrar sorun ben mutlu muyum? Gün boyunca huzurlu hissediyor muyum?
Ve eğer bir şeylet dünyamızı sarsabiliyorsa, değişiklikler yapmak için
çalışalım. Bu duruma yönelik durumu değiştirmeye yönelik değişiklikler olmak
zorunda değil. Bu daha çok kendimiz içinde/ düşünce dünyamızda değişiklikler
yapmakla ilgili. Nasıl değişiklikler yaparsak –hayat bize ne getirirse getirsin
yaptığımız değişiklikler sonucunda her zaman ve hala mutlu ve huzurlu olacağız.
Var
olanı kabul edin, var olanı sevin.
Çokça
değinildiği için bu noktada maddelere/eşyalara/insanlara/düşüncelerimize ya da
sahip olduğumuz ne varsa bağlı olmamaktan bahsetmek istiyorum. Tahmin ediyorum
ki birçoğumuz için bu anlaşılması güç olabilir. Ya da içinizden bu doğru değil
buna katılmıyorum diyebilirsiniz. Çünkü alkol ve uyuşturucu gibi şeylerden bahsettiğimizde
evet bunlara bağımlılığın kotu bir şey olduğunu mutluluğumuzu etkileyeceğini
anlayabiliyoruz. Ama sevdiğimiz insanlara, ise bağımlı olmak kulağa alışılmadık
geliyor. Ama su ayrımı yapmak önemli, bir şeyi sevmemiz o şeylere bağımlı olmamız
anlamına gelmez. Bir şeylere bağımlı olmamak onları umursamamak anlamında
gelmez. Bunun asil anlamı sudur. Bizler düşüncelere, maddelere veya insanlara tutunmamaliyiz,
var olmak için mutlu olmak için onlara ihtiyaç duymamlayız. Bu bizim hayatin kaynağını
sevgimiz ve başımıza gelenleri ya da kaybettiklerimizi kabul edebilmemiz anlamına
gelir. Bu oldukça önemli- çünkü hayatta daha önce de söylediğim gibi her şey geçici.
Bugün sahip olduğumuz şeyleri yarın kaybedebiliriz. Bu bir boş vermişlik ya da
umursamazlık değil. Bu sadece hayatı bu gerçekliğiyle kabul etmektir. Sahip
olduklarımıza şükretmek kadar sahip olduklarımızı kaybedebileceğimizi de
kabullenmek oldukça önemli.
Dinlediğiniz bölümler DR. Robert Puff’ın Happiness
Podcastından yola çıakrak hazırlanmıştır.
Eğer
Dr. Robert Puff’ın podcastları, blogları ya da kitapları hakkında ya da benim
hakkımda daha fazla şey öğrenmek isterseniz açıklamadaki linklere
tıklayabilirsiniz.
Bir
daha ki bölümde görüşmek üzere
Comments
Post a Comment