Mutluluk podcastına hoş geldiniz ben Ayfer. Oldukça yoğun
bir dönemden geçtiğim için bu dönemi biraz gecikmeli yayınlıyorum. Umarım bu
süreçte güzel zaman geçirmişsinizdir. Podcasttaki tüm bölümler Dr. Robert
Puff’ın Happiness podcastından yola çıkarak hazırlanmaktadır.
Bunun dayandığı kavram aslında geçicilik. Hayat geçici ve
değişken. Hiçbir şey aynı ve olduğu gibi kalmıyor. Çok mutlu bir evliliğimiz
olabilir ve harika bir tatil yaparken eşimiz bir bozayı tarafından
öldürülebilir. Veya ailemizle tatil yaparken 9 yaşındaki çocuğumuz kaplıcaya
düşüp olabilir. Biliyorum bunlar uç örnekler. Ama bunlar oluyor. Hayatta Hiçbir
şey ama hiçbir şey aynı kalmıyor. Hayat değişecek. Hayattaki hiçbir şey kalıcı
değil. Ve eğer hayata hayat değişmeden tutunmak ve her şeyin aynı kalmasını
istiyorsak, ıstırap çekeriz. Hepimiz trajik olaylar yaşamış birilerini
tanıyoruzdur veya belki de siz bu trajedileri yaşayan kişilerdensiniz ve
oldukça zor zamanlar geçiriyorsunuz.. Hayat sabit kalmaz. Hayat değişiyor ve bu
değişimler bazen iyi bazen de çok acı verici oluyor. Hayat sabit değil ve hayatla beraber akmaz bu değişimlere
ayak uydurmazsak ıstırap çekeğiz. Geçicilik hayatın kesin bir garantisi, hayat
değişecek. Hayatımızda şu an ne oluyorsa olsun bu değişecek. Kaçınılmaz bir şekilde hepimiz öleceğiz ve o
zamana kadar hayatımızda bir çok değişim olacak. Bir kısmımız evlenecek ve
sonunda boşanacak. Bir kısmımız belki
kanser olacak ya da çeşitli kalp rahatsızlıkları yaşayacak. Birçoğumuz farklı işlerde çalışacağız. Belki
işten çıkarılacağız ve her şeye en baştan başlamamız gerekecek. Hayat değişiyor hayatın kendisi değişimdir.
Hayat aynı kalmaz
Hayatımızda değişimlerin olacağını göz önünde bulundurursak,
bu değişimleri iki şekilde değerlendirebiliriz. Bizim için iyi ve kötü olan
değişimler
Şimdi bunları keşfedelim.
Bu değişimleri, hafif kesikler olarak düşünelim. Bu ne
demek? Hayatta değişimi deneyimlediğimizde önümüzde iki seçenek belirir.
Yıkayıp temizleyebilir ve iyileşmesine izin verebiliriz bu kısım acı verici
olabilir. Ya da bir ağrı kesici buluruz. Kesik ne kadar derinse o kadar güçlü
bir ağrı kesici bulmamız gerekir. Bu
ağrı kesiciyi alıp hayatımıza hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliriz. Ve
acıyı hiçbir şekilde hissetmeyiz. Ama sonunda kaçınılmaz bir şekilde bu kesik
enfeksiyon kapacaktır. Ve daha kötü olacak
sonunda da kangrene yol açıp bizi öldürecektir. Hayattaki değişimin
kaçınılmazlığı da aynen böyledir. Birçoğumuzun yaptığıysa o yarayı yıkamak ve
iyileşmek yerine ağrı kesicilere yönelmek. Bu çok ama çok üzücü. Hayattaki
birçok kişi boşanma evresinden geçiyor belki de aramızda boşanmış ya da ileride
boşanacak olanlar da var. O yüzden
boşanmayı bir örnek olarak kullanmak istiyorum.
Düşünün ki ilk kez evleniyorsunuz ve çok heyecanlısınız.
Hayatın nasıl olacağına dair çok fazla hayalimiz ve beklentimiz var. Ve hayat bizim
beklediğimiz şekilde ilerlemiyor. Eşimiz bizden ayrılıyor ve kendimizi yine
bekar buluyoruz ve belki de çocuğumuzu tek başımıza yetiştirmek zorunda
kalıyoruz. Ki bu da maddi strese ve endişeye yol açıyor. Hayat sabit değil ve bunu göz önünde bulundurursak
bu değişime ayak uydurmamız gerekiyor. Buna sağlıklı bir şekilde ayak
uydurmanın yolu duygularımızı hissetmek, destek gruplarına üye olmak,
insanlarla konuşmak terapiye gitmek ve gerçekten bu boşanmanın yol açtığı
mutsuzluk ve kızgınlık üzerine çalışmaktan geçiyor. Bu normal ve sağlıklı. Bu
tıpkı kesiğimizi temizlemek gibi..
Böylece daha iyi oluruz ve hayatımıza devam edebiliriz. Belki de
karşımıza biri çıkabilir veya bekar olarak hayatımıza adapte olur ve hayatımızı
iyi bir şekilde yaşarız. Bir değişim yaşadığınızda bu değişim trajik bile olsa
buna ayak uydurmak için duygularınızı hissedin ve daha sonrada hayatınıza devam
edin, ilerleyin. Ama ne yazık ki birçoğumuzun yaptığı bu duyguları hissetmek
yerine ağrı kesicilere yönelmek. Ve ne yazık ki yönelebileceğimiz sonsuz sayıda
ağrı kesici var. Belki de boşanmadan sonra alkole yöneldik, ve önce bu bir
alışkanlığa sonrada bağımlılığa dönüştü. Bu tarz bir bağımlılık birçoğumuzun
aklına gelebilir. Peki ya daha örtük olanlar. Kendi işimize dalabilir ve haftada
100 saat çalışmaya başlayabiliriz, ya da çok fazla televizyon izlemeye
başlayabilir ve zamanını sadece televizyon izleyerek geçiren bir televizyon
bağımlısına dönüşebiliriz. Veya bütün enerjimizi yönelterek problemimizi
çözeceğini düşündüğümüz yeni bir ilişkiye başlayabiliriz. Ya da doktora gidip
duygusal ağrı kesiciler isteyebiliriz, stresimizi ve anksiyetimizi yok eden
ilaçlar kullanabiliriz. Yemek yemeye başlayabiliriz, kendimizi iyi hissetmek
için kendimizi yemeğe verebiliriz. Bu liste çok uzun ve gerçekten sonsuz sayıda
olasılık var. Hayattaki şeylerin geçiciliği ve değişimiyle başa çıkmak yerine
yönelebileceğimiz çok fazla şey var. Birçoğumuz bu değişime bu döngüye iyi bir
şekilde ayak uyduramıyor. Bununla savaşıyor, direniyor ve sonrada bununla başa
çıkmamak için kendimizi ağrı kesicilere veriyoruz. Eğer gerçekten hayattaki
şeyleri geçici ve hayatın değişken olduğunu ve bunu değiştirmek için hiçbir şey
yapamayacağımızı kabul edebilirsek, o zaman bir şeyler olumlu olarak değişecek.
Boşanmayabiliriz, sağlığımız yerinde olabilir yine de
hayatımızı sarsıp bizi üzecek başka ihtimallerde var. Ama bu değişimle beraber
akar ve bu değişime ayak uydurup ‘evet, hayatta sahip olduğum hiçbir şey hatta
çocuğum bile garanti değil.’ Diyebilmeliyiz. Bizler tıpkı başta verdiğim
örnekte olduğu gibi çocuğumuzu kaybedebiliriz.
Eminim ki onlar tatildeyken asla ama asla böyle bir şeyin olabileceğini
düşünmemişlerdi. Ama bu oldu ve yaptıkları şey bu trajediyi güzel bir şeye
dönüştürmekti. Eminim ki hazırladıkları bu uyarı levhaları birçok kişinin
hayatını kurtardı. Çocuklarının ölümünü diğer insanlar için faydalı olan güzel
bir şeye dönüştürdüler.
Hayatta her şeye ama her şeye ayak uydurup bunlardan iyi bir
şeyler ortaya çıkarabiliriz. Muhtemelen, lisedeyken üniversiteye gitme umudumuz
ve beklentimiz vardı. Ve iyi bir yaşam sürerek harika bir işimizin olmasını
bekliyorduk. Ama sonunda belki de bu kadar özgürlüğe alışkın olmadığımızdan çok
fazla parti yaptık ve sonunda okuldan atıldık ve işe başlamak zorunda kaldık.
Buna takılıp kalamayız. Hayat değişimdir ve değişimler herkesin başına geliyor.
Buna ayak uydurmalı, hislerimizi yaşamalı ve hayatın bize verdiğini en iyi
şekilde kullanabilmeliyiz. Bu değişimin trajik ya da çok küçük bir değişim
olması fark etmez. Eğer bizim için önemliyse, eğer bizim üzülmemize neden
oluyorsa buna ayak uydurmalı ve ‘bu bana hayatın verdiği şey. Bunun daha iyi
olması için elimden gelen her şeyi yaptım, gücümü kullandım ve şimdi bu
değişime ayak uydurmam gerekiyor.’
diyebilmeliyiz.
Kendimizi suçlamak da bize yardımcı olmayacak. Evet, bu
değişimin sorumlusu biz olabiliriz.
Hapishanede olup çok derin bir ruha ve
maneviyata sahip olan insanlar tanıyorum. Bu kişiler hapishanede geçirdikleri
zamanı değerlendirebilecekleri en güzel şekilde kullanıyorlar.
Bağlılıklarımızı bırakabildiğimiz müddetçe her şeye ayak
uydurabiliriz. Hayat böyle olmak zorunda. Ve biz hayatla akabilirsek, o zaman
hayatımız çok daha iyi bir şekilde ilerleyecek. Eğer hayatla savaşırsak, o
zaman hayat oldukça zorlu ve çetin bir hal alacak. Ve bu acıdan kurtulmak için
ağrı kesicilere bağımlıklara ihtiyaç duyacağız. Bunun yerine hayatla beraber
ilerlersek, o zaman hayatta iyi bir şekilde ilerlerler.
Hadi bunu yapalım. Diyelim k ‘Hayat bana ne getirmiş ya da
ne getirecek olursa olsun, buna ayak uyduracağız. Kendi kendimizi
eleştirmeyeceğiz ve olduğumuz yerde takılıp kalmayacağız. Değişimin bize
yaşattığı duyguları hissedeceğiz ve sonra da hayatımıza devam edeceğiz. Ve
hayatta sahip olduklarımızla ve yapabildiklerimizle, beklentilerimizden ne
kadar farklı olursa olsun, en iyisini yapacağız. Hayat değişken ve sahip
olduklarımız geçici. Bu değişime ayak uydurabilirsek hayatımızda iyi gider. Ama
eğer bunu yapamazsak, hayat uzun vadede bizim için oldukça zor bir hale
dönüşecektir.
Güzel bir hayata sahip olmak bizim seçimimiz.
Sekizinci ve dokuzuncu bölümü kaydetmeden direk bu bölüme
atlamamın sebebi, çok önemli olduğunu düşündüğüm noktalara değinmiş olması.
Hayat biz istesek de istemesek de değişiyor. Bazen korktuğumuz şeyleri bazen
asla aklımızın ucundan geçmeyecek şeyleri deneyimliyoruz. Ne demiş John Lennon
‘Hayat biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlerdir.’ Bazen
başımıza gelen şeyler, katlanılmayacak gibi görünüyor olabilir. Ama bu noktada
şunun ayrımını yapmamız gerekiyor. Bu bizim kontrol edebileceğiniz bir şey mi?
Bu değişimle savaşmanın bize bir faydası dokunuyor mu? Hayır. O zaman bunu
kabullenmek ve hayatın akışıyla yaşamak bizim için en iyisi olacaktır. Hayat
bazen yeterince çetin olabiliyor, neden hayatımızı daha da zorlaştıralım.
Değişimlerden sonra duygularınızı hissetmek ve ağrı
kesiciler kullanmadan hayatımıza devam edebilmek çok önemli. Bunu herkes
yapabilir. Güzel bir hayat yaşamak bizim elimizde.
Her bölümün sonunda dediğim gibi: Var olanı kabul edin, var
olanı sevin.
Eğer Dr. Robert Puff’ın podcastları, blogları ya da kitapları
hakkında ya da benim hakkımda daha fazla şey öğrenmek isterseniz açıklamadaki
linklere tıklayabilirsiniz.
Comments
Post a Comment