Skip to main content

Mutluluk8 Yellow Stone'da ölüm


Mutluluk podcastına hoş geldiniz ben Ayfer. Oldukça yoğun bir dönemden geçtiğim için bu dönemi biraz gecikmeli yayınlıyorum. Umarım bu süreçte güzel zaman geçirmişsinizdir. Podcasttaki tüm bölümler Dr. Robert Puff’ın Happiness podcastından yola çıkarak hazırlanmaktadır.

Birkaç haftalığına Yellow Stone a tatile gitmiştim.  Ve belki biliyorsunuzdur, bir bozayı bir kadınla adama saldırdı ve asam ölmüştü. 25 yıldır ilk kez böyle bir şey olmuştu. Çift doğa yürüyüşü yapıyordu ve bu sırada adam bozayı tarafından saldırıya uğradı. Eşi de saldırıya uğramıştı ama hala hayattaydı. Bu oldukça üzücü bir hikaye.  Benzer bir hikaye daha.. Biz oradayken birçok kaplıca ve sıcak su kaynağını ziyaret ettik. Gittiğimiz yerlerde ‘dikkatli olun! Bu kaplıca ve sıcak su kaynakları çok  yüksek sıcaklıkta ve yamaçlardan kayıp düşebilirsiniz’ yazan uyarı levhaları gördüm.  Tüm bu uyarı levhaları bir ailenin isteği dolayısıyla hazırlanmıştı.  Aile yıllar önce Yellow Stone’a ziyarete gittiğinde 9 yaşındaki çocukları yolunu değiştirmiş ve sıcak su kaynaklarının birinin içine düşüp ölmüştü. Ve aile çocuklarının ölümünden sonra insanları bu tehlikeye karşı uyaran bu levhalarını hazırlatmıştı. Peki bu hikayelerin mutlulukla ilişkisi ne?

Bunun dayandığı kavram aslında geçicilik. Hayat geçici ve değişken. Hiçbir şey aynı ve olduğu gibi kalmıyor. Çok mutlu bir evliliğimiz olabilir ve harika bir tatil yaparken eşimiz bir bozayı tarafından öldürülebilir. Veya ailemizle tatil yaparken 9 yaşındaki çocuğumuz kaplıcaya düşüp olabilir. Biliyorum bunlar uç örnekler. Ama bunlar oluyor. Hayatta Hiçbir şey ama hiçbir şey aynı kalmıyor. Hayat değişecek. Hayattaki hiçbir şey kalıcı değil. Ve eğer hayata hayat değişmeden tutunmak ve her şeyin aynı kalmasını istiyorsak, ıstırap çekeriz. Hepimiz trajik olaylar yaşamış birilerini tanıyoruzdur veya belki de siz bu trajedileri yaşayan kişilerdensiniz ve oldukça zor zamanlar geçiriyorsunuz.. Hayat sabit kalmaz. Hayat değişiyor ve bu değişimler bazen iyi bazen de çok acı verici oluyor. Hayat sabit değil ve hayatla beraber akmaz bu değişimlere ayak uydurmazsak ıstırap çekeğiz. Geçicilik hayatın kesin bir garantisi, hayat değişecek. Hayatımızda şu an ne oluyorsa olsun bu değişecek.  Kaçınılmaz bir şekilde hepimiz öleceğiz ve o zamana kadar hayatımızda bir çok değişim olacak. Bir kısmımız evlenecek ve sonunda  boşanacak. Bir kısmımız belki kanser olacak ya da çeşitli kalp rahatsızlıkları yaşayacak.  Birçoğumuz farklı işlerde çalışacağız. Belki işten çıkarılacağız ve her şeye en baştan başlamamız gerekecek.  Hayat değişiyor hayatın kendisi değişimdir. Hayat aynı kalmaz
Hayatımızda değişimlerin olacağını göz önünde bulundurursak, bu değişimleri iki şekilde değerlendirebiliriz. Bizim için iyi ve kötü olan değişimler

Şimdi bunları keşfedelim.

Bu değişimleri, hafif kesikler olarak düşünelim. Bu ne demek? Hayatta değişimi deneyimlediğimizde önümüzde iki seçenek belirir. Yıkayıp temizleyebilir ve iyileşmesine izin verebiliriz bu kısım acı verici olabilir. Ya da bir ağrı kesici buluruz. Kesik ne kadar derinse o kadar güçlü bir ağrı kesici bulmamız gerekir.  Bu ağrı kesiciyi alıp hayatımıza hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliriz. Ve acıyı hiçbir şekilde hissetmeyiz. Ama sonunda kaçınılmaz bir şekilde bu kesik enfeksiyon kapacaktır.  Ve daha kötü olacak sonunda da kangrene yol açıp bizi öldürecektir. Hayattaki değişimin kaçınılmazlığı da aynen böyledir. Birçoğumuzun yaptığıysa o yarayı yıkamak ve iyileşmek yerine ağrı kesicilere yönelmek. Bu çok ama çok üzücü. Hayattaki birçok kişi boşanma evresinden geçiyor belki de aramızda boşanmış ya da ileride boşanacak olanlar da var.  O yüzden boşanmayı bir örnek olarak kullanmak istiyorum. 

Düşünün ki ilk kez evleniyorsunuz ve çok heyecanlısınız. Hayatın nasıl olacağına dair çok fazla hayalimiz ve beklentimiz var. Ve hayat bizim beklediğimiz şekilde ilerlemiyor. Eşimiz bizden ayrılıyor ve kendimizi yine bekar buluyoruz ve belki de çocuğumuzu tek başımıza yetiştirmek zorunda kalıyoruz. Ki bu da maddi strese ve endişeye yol açıyor.  Hayat sabit değil ve bunu göz önünde bulundurursak bu değişime ayak uydurmamız gerekiyor. Buna sağlıklı bir şekilde ayak uydurmanın yolu duygularımızı hissetmek, destek gruplarına üye olmak, insanlarla konuşmak terapiye gitmek ve gerçekten bu boşanmanın yol açtığı mutsuzluk ve kızgınlık üzerine çalışmaktan geçiyor. Bu normal ve sağlıklı. Bu tıpkı kesiğimizi temizlemek gibi..  Böylece daha iyi oluruz ve hayatımıza devam edebiliriz. Belki de karşımıza biri çıkabilir veya bekar olarak hayatımıza adapte olur ve hayatımızı iyi bir şekilde yaşarız. Bir değişim yaşadığınızda bu değişim trajik bile olsa buna ayak uydurmak için duygularınızı hissedin ve daha sonrada hayatınıza devam edin, ilerleyin. Ama ne yazık ki birçoğumuzun yaptığı bu duyguları hissetmek yerine ağrı kesicilere yönelmek. Ve ne yazık ki yönelebileceğimiz sonsuz sayıda ağrı kesici var. Belki de boşanmadan sonra alkole yöneldik, ve önce bu bir alışkanlığa sonrada bağımlılığa dönüştü. Bu tarz bir bağımlılık birçoğumuzun aklına gelebilir. Peki ya daha örtük olanlar. Kendi işimize dalabilir ve haftada 100 saat çalışmaya başlayabiliriz, ya da çok fazla televizyon izlemeye başlayabilir ve zamanını sadece televizyon izleyerek geçiren bir televizyon bağımlısına dönüşebiliriz. Veya bütün enerjimizi yönelterek problemimizi çözeceğini düşündüğümüz yeni bir ilişkiye başlayabiliriz. Ya da doktora gidip duygusal ağrı kesiciler isteyebiliriz, stresimizi ve anksiyetimizi yok eden ilaçlar kullanabiliriz. Yemek yemeye başlayabiliriz, kendimizi iyi hissetmek için kendimizi yemeğe verebiliriz. Bu liste çok uzun ve gerçekten sonsuz sayıda olasılık var. Hayattaki şeylerin geçiciliği ve değişimiyle başa çıkmak yerine yönelebileceğimiz çok fazla şey var. Birçoğumuz bu değişime bu döngüye iyi bir şekilde ayak uyduramıyor. Bununla savaşıyor, direniyor ve sonrada bununla başa çıkmamak için kendimizi ağrı kesicilere veriyoruz. Eğer gerçekten hayattaki şeyleri geçici ve hayatın değişken olduğunu ve bunu değiştirmek için hiçbir şey yapamayacağımızı kabul edebilirsek, o zaman bir şeyler olumlu olarak değişecek.

Boşanmayabiliriz, sağlığımız yerinde olabilir yine de hayatımızı sarsıp bizi üzecek başka ihtimallerde var. Ama bu değişimle beraber akar ve bu değişime ayak uydurup ‘evet, hayatta sahip olduğum hiçbir şey hatta çocuğum bile garanti değil.’ Diyebilmeliyiz. Bizler tıpkı başta verdiğim örnekte olduğu gibi çocuğumuzu kaybedebiliriz.  Eminim ki onlar tatildeyken asla ama asla böyle bir şeyin olabileceğini düşünmemişlerdi. Ama bu oldu ve yaptıkları şey bu trajediyi güzel bir şeye dönüştürmekti. Eminim ki hazırladıkları bu uyarı levhaları birçok kişinin hayatını kurtardı. Çocuklarının ölümünü diğer insanlar için faydalı olan güzel bir şeye dönüştürdüler.

Hayatta her şeye ama her şeye ayak uydurup bunlardan iyi bir şeyler ortaya çıkarabiliriz. Muhtemelen, lisedeyken üniversiteye gitme umudumuz ve beklentimiz vardı. Ve iyi bir yaşam sürerek harika bir işimizin olmasını bekliyorduk. Ama sonunda belki de bu kadar özgürlüğe alışkın olmadığımızdan çok fazla parti yaptık ve sonunda okuldan atıldık ve işe başlamak zorunda kaldık. Buna takılıp kalamayız. Hayat değişimdir ve değişimler herkesin başına geliyor. Buna ayak uydurmalı, hislerimizi yaşamalı ve hayatın bize verdiğini en iyi şekilde kullanabilmeliyiz. Bu değişimin trajik ya da çok küçük bir değişim olması fark etmez. Eğer bizim için önemliyse, eğer bizim üzülmemize neden oluyorsa buna ayak uydurmalı ve ‘bu bana hayatın verdiği şey. Bunun daha iyi olması için elimden gelen her şeyi yaptım, gücümü kullandım ve şimdi bu değişime ayak uydurmam  gerekiyor.’ diyebilmeliyiz.

Kendimizi suçlamak da bize yardımcı olmayacak. Evet, bu değişimin sorumlusu biz olabiliriz. 
Hapishanede olup çok derin bir ruha ve maneviyata sahip olan insanlar tanıyorum. Bu kişiler hapishanede geçirdikleri zamanı değerlendirebilecekleri en güzel şekilde kullanıyorlar.
Bağlılıklarımızı bırakabildiğimiz müddetçe her şeye ayak uydurabiliriz. Hayat böyle olmak zorunda. Ve biz hayatla akabilirsek, o zaman hayatımız çok daha iyi bir şekilde ilerleyecek. Eğer hayatla savaşırsak, o zaman hayat oldukça zorlu ve çetin bir hal alacak. Ve bu acıdan kurtulmak için ağrı kesicilere bağımlıklara ihtiyaç duyacağız. Bunun yerine hayatla beraber ilerlersek, o zaman hayatta iyi bir şekilde ilerlerler.

Hadi bunu yapalım. Diyelim k ‘Hayat bana ne getirmiş ya da ne getirecek olursa olsun, buna ayak uyduracağız. Kendi kendimizi eleştirmeyeceğiz ve olduğumuz yerde takılıp kalmayacağız. Değişimin bize yaşattığı duyguları hissedeceğiz ve sonra da hayatımıza devam edeceğiz. Ve hayatta sahip olduklarımızla ve yapabildiklerimizle, beklentilerimizden ne kadar farklı olursa olsun, en iyisini yapacağız. Hayat değişken ve sahip olduklarımız geçici. Bu değişime ayak uydurabilirsek hayatımızda iyi gider. Ama eğer bunu yapamazsak, hayat uzun vadede bizim için oldukça zor bir hale dönüşecektir.

Güzel bir hayata sahip olmak bizim seçimimiz.

Sekizinci ve dokuzuncu bölümü kaydetmeden direk bu bölüme atlamamın sebebi, çok önemli olduğunu düşündüğüm noktalara değinmiş olması. Hayat biz istesek de istemesek de değişiyor. Bazen korktuğumuz şeyleri bazen asla aklımızın ucundan geçmeyecek şeyleri deneyimliyoruz. Ne demiş John Lennon ‘Hayat biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlerdir.’ Bazen başımıza gelen şeyler, katlanılmayacak gibi görünüyor olabilir. Ama bu noktada şunun ayrımını yapmamız gerekiyor. Bu bizim kontrol edebileceğiniz bir şey mi? Bu değişimle savaşmanın bize bir faydası dokunuyor mu? Hayır. O zaman bunu kabullenmek ve hayatın akışıyla yaşamak bizim için en iyisi olacaktır. Hayat bazen yeterince çetin olabiliyor, neden hayatımızı daha da zorlaştıralım.
Değişimlerden sonra duygularınızı hissetmek ve ağrı kesiciler kullanmadan hayatımıza devam edebilmek çok önemli. Bunu herkes yapabilir. Güzel bir hayat yaşamak bizim elimizde.
Her bölümün sonunda dediğim gibi: Var olanı kabul edin, var olanı sevin.
Eğer Dr. Robert Puff’ın podcastları, blogları ya da kitapları hakkında ya da benim hakkımda daha fazla şey öğrenmek isterseniz açıklamadaki linklere tıklayabilirsiniz.



Comments

Popular posts from this blog

Mutluluk6 Agatistlik, Hayatımızı Yaşamanın En İyi Yolu

Mutluluk podcastına hoş geldiniz. Ben Ayfer. Tüm bölümler Dr. Robert Puff’ın Happiness podcastından yola çıkarak hazırlanmaktadır. İçerik kendisine ait olup, bu podcasttan direk olarak çevrilerek hazırlanmıştır. Yaklaşık 3 sene önce 14 yıl boyunca kullandığım arabamı satmaya karar verdim. Çok fazla yol yapmıştı. Hala çalışıyordu ama tabii ki mükemmel bir şekilde değil. Artık yeni bir araba almamın vakti gelmişti. Aldığım arabayı çok uzun süre kullanmaya meyilli olduğum için gerçekten istediğim bir araba almak istiyordum. İstediğim model hem elektrik hem de benzinle çalışan bir modeldi ama hala üretim aşamasındaydı. Ama 14 sene sonra yeni bir arabaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden bir süreliğine kullanmak üzere bir araç kiralamaya karar verdim. Bu sayede 3 senenin sonunda istediğim arabayı satın alabilirdim. Ama bu şekilde araba kiraladığınızda, arabayla çok fazla yol yapmamanız gerekmektedir. Ama işim nedeniyle araba çok fazla yol yapıyordu. Bu yüzden eşimle arabalarımızı değiştirm

Mutlu olup olmadığımızı nasıl bilebiliriz ? | Mutluluk 12

Herkese merhaba! Mutluluk podkastına hoşgeldiniz. Ben Ayfer. Hazırladığım bu podkastın konusu mutlu olmanın yolları ile ilgili. Peki, mutlu olup olmadığımızı nasıl bilebiliriz? İlk duyduğumuzda bu saçma bir soru gibi görünebilir ancak bugün mutluluğun ne olduğunu ve mutlu olup olmadığımızı nasıl bilebileceğimizi keşfedeceğiz. Eminim ki hepimiz mutlu olduğunu söyleyen insanlarla karşılaşmışız ve onların hayatlarına ve diğer insanlara nasıl davrandıklarını gördüğümüzde mutlu olmadıklarını düşünmüşüzdür. Evet bu kişiler mutlu olduklarını söylüyorlar, ama bu insanlar hiç de mutluya benzemiyorlar. Ancak, bunun diğer insanları yargılamakla ilgili olmasını istemiyorum. Bu kesinlikle mutluluğa giden yol değil. Ancak mutlu olmakla mutlu olmamak arasındaki farkı tarif etmeye çalışıyorum. Çalıştığım dönemlerin birinde çok farklı insanla çalışma şansım oldu. Onlarla görüşmeler yapıyor ve geçmişleriyle ilgili bilgi topluyordum. Neden burada olduklarını ve hangi konuda ayrdıma ihtiyaçları

Bits and tips to be happy or even much happier at work

Imagine you are not happy at work. Probably, all the trouble would already begin on Sunday afternoon: “I don´t want to woooork :((.`Not being able to enjoy the last day of the weekend because of the stress `Monday` causes. Then, in the morning you would shuffle to get to the work. You would not be able to focus, you would maybe do your work cursory and you would just count down the hours. Does not sound very nice, right? Maybe you already experience these things or you are happy but you want to be much happier. Well, there are some solutions to help you to achieve this! There are many articles on this hot topic and of course many suggestions on how to increase your level of happiness at work. Here is a summary of some suggestions that would make you feel happy or happier: Use the last five minutes: I am pretty sure, most of you heard about this “making the bed in the morning” thing. When you do that, you feel much nicer when you are back home, right? So, you need s